UA-48803772-1

3 Kasım 2014 Pazartesi

Pembeymişş


  Yaklaşık iki yıldır evde oturuyorum. Ev hanımıyım yani. Ev hanımlığının şanındandır ya gündüz  kuşağı benim de yarim oldu. 
   Sabah programları, ne olduğu belirsiz konuklar, yani güzellik uzmanları, diyetisyenler, astrologlarla dolu.  Sunucularını da çok samimiyetsiz buluyorum. Izlemiyorum.
   Bir de yok o kiminle kaçtı, yok on aydır şundan haber alınamıyor, yok kızını dokuz yıldır görmedi programları var. Onlara da tahammülüm yok. 
    Evlilik programları var ki sinirimi zıplatıyor. 
    Ne kalıyor geriye: pembe diziler. 
   Adları pembe dizi ama hiç pembe değiller. Hatta bildiğin kara, kapkara, zift gibiler. Entrika, dram, acı, gözyaşı... Pembe denilmeyecek ne ararsan var. 
  Takip ettiğim bir tanesi var ki; her bir karakterin başından neredeyse bi kere tecavüz, şiddet, zenginken dibe vurma, hafızasını kaybetme, felç geçirme, bebeğini düşürme falan filan sırasıyla geçti. Yıkılmadılar ama, hala senaristlerin arada önlerine attığı azıcık mutluluk kırıntısına bütün dişleriyle gülüyorlar. Sonra yine gözyaşı, gözyaşı, gözyaşı. Hele bu dizilerden birinin baş karakteri iki sezondur aralıksız ağlıyor. 
   Bir kere sanki hepsi anlama özürlü. Biri birine bişey anlatacak ya, anlatana kadar, güneş batıyor, dinleyen çoğu zaman anlamıyor zaten. Tam bir seferinde anlayacak gibi oluyor. Hehh diyorum oldu bu sefer. Ama yok olur mu hiç. O sırada bir telefon geliyor, biri bayılıyor, üst kattan kurşun sesi geliyor, evde yangın çıkıyor, olaylar, olaylar. 
  Ama canları isteyince de (senaristlerin) öyle zamanlarda, öyle yerlerde, öyle olmaması gereken karakterler karşılaşıp öyle görmemeleri gereken şeyleri görüyorlar ki aklım duruyor. 
   Bir de akrabalık ilişkileri var ki, bir dizidekini aylardır izlememe rağmen hala çözmüş değilim. Kim kimin nesi belli değil. Ama her an biri birinin dostu, düşmanı, katili, sevgilisi, hatta anası, babası olabiliyor. 
   Izlerken eğleniyorum evet ama bir noktada sinir bozucu olabiliyor. Bazen höhh diyorum. Başlarım kurgunuza deyip kumandayı fırlatasım geliyor. 
   Sevgili senaristler bu laflarım size: Abi siz ne yiyip, ne içiyosunuz, nasıl bir hayat yaşıyosunuz, kafanız nasıl bir çalışmakla çalışıyor. Ekip olarak toplaşıp, çayı kahveyi, cipsi mısırı alıp, hadi sallama serbest diye işe koyuluyorsınuz o kesin de nasıl manyak bir hayalgücünüz var. Nereden uyduruyorsunuz bu kadar saçmalık? 
    Ay içim şişti. 
  Ama ben biliyorum ne yapacağımı. Bir gün bütün setleri tek tek basıp herşeyi bir bir anlatıp rahatlayacağım. Görürsünüz siz. 
    İmza: bir ev hanımı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder