Zaman nasıl çabuk geçiyor. Yeni yıla ne ara girdik, hiç anlamadım. On gün geçmiş bile. Bu kafa karışıklığının nedeni yeni yıla hasta yatağında girmiş olmam. Şu h3n2 virüsü var ya! Onun yüzünden hep.
Ben ki kolay kolay hasta olmam. Yaz kış ince giyinirim, ıslak saçla dışarı çıkarım, üşütmem. Grip olurum, iki aksırık, bir tıksırık, bitti. Ama bu kez öyle olmadı. Ne virüsmüş arkadaş. Beni bile yıktı.
Ihlamur, adaçayı, nane limon görmek istemiyorum artık. Eskiden de bayılmazdım evet, ama faydalı bitkiler oldukları için bir sempatim vardı. Artık nefret ediyorum. Onur 'faydalı ya sevmezsin zaten' diyor. Ama bunların da genelde tadı kötü oluyor, ben ne yapayım.
Ya faydalı dedim de aklıma geldi; Zencefil!!!
Ay, nasıl bir işkencedir o öyle. Nasıl bir tat o. Balın tadını bile nasıl mahvediyor. Yemin ediyorum balı bırak, hayattan soğutur.
Hele yememi tavsiye eden iki kişinin ikisi de severek yediklerini söylediler ya. Şuan da onlara da bakış açım değişti. Nasıl bir damak tadınız, nasıl bir zevkiniz var?
Ot çayları içe içe kahveyi unuttum. Günlerdir içmiyorum. Özledim. Hazır Guducum da öğle uykusunu uyuyorken bir keyif kahvesi içeyim.
Bir de canım şiir çekti. Kahvemi içerken şöyle Çile' den de bir kaç satır okuyayım da ruhum açılsın biraz. Ohh! Insanın yarım saat bile olsa kendiyle kalması gibisi yok.
Bu arada hasta yatarken geçen bahsettiğim kitabı, Doğu' dan Uzakta' yı bitirdim yine hüzünlenerek.;( Ve izlemek istediğim bir kaç filmi de izledim. Mutluyum.
Şimdi keyif vakti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder